Bu sefer aklıma bir şey gelmiyor...


Yazmayalı uzun zaman oldu. Haddinden fazla uzun bir zaman. Bu süre zarfında bir çok şey yaşandı ve içimde biriken her şey dolup taşıyor artık. Duyurmak istediğim haykırışlar ve söylenmesi gereken şarkılar gibi. Ne zaman yazsam melankolik bir havada olduğumu beni takip edenler az çok anlamıştır ve şu anda tam da o kıvamdayım. 

Bir çok kez, artık sayısını unuttum diyebilirim... kendimi sorgularken buluyorum. Ve çok şaşırtıcıdır ki :D kendimi hep en kötüsüne hazırlıyorum. Üzgünüm sevgili hayatım fakat bu önüme sunulmuş kötü seçeneklerden iyi olanıydı. Savunma mekanizması denen şey bir kere sisteminize oturtulursa kurtulması güç olur ve siz fark etmeden kişiliğinizi değiştirip, sizi bambaşka bir insan haline getirir. Ve bana soruyorsunuz. Yani şu anki sen, bir başkasın.
Tek değilim. Ying yang tarzı ikiye bölünmüş durumdayım ve Allah biliyor ya bu yüzden gideceğim yeri biliyorum. Tahmin edin neresi :D
Bazen, kim olarak yazdığımı bilmiyorum. İçimde sürekli bir köşeye büzülmüş tek başına ağlayan çocukluğum mu? Yoksa acılarla, hatalarla, kibirle kendisini süslemiş, bunlardan güç almış bir canavar mı?

Gidişat belli. Fakat neden bu kadar yalpaladığımı bilmiyorum. Çekiştirilip duruyorum ve aynı hataların tekrarlandığı başı sonu olmayan bir döngü içerisindeyim. Dolabımı hiç bir zaman adam akıllı düzenleyemeyeceğim. Bazen dişlerimi fırçalamayı unutacağım, tıpkı sorumluluklarım gibi. Sürekli annemin uyarılarına ve öğütlerine maruz kalacağım. Sanki akıllanacakmışım gibi. Bazen en sevdiğim şarkıyı unutacağım. Ya da anılarımı. Çünkü beyin en kötü anıları o kadar güzel hafızadan siliyor ki, artık sıra iyi anılarda. Vicdan hepsinin hesabını tutup bir çınar gibi yaşlanırken beynim yaşını gerileyip bir çocuğa dönüşüyor. Aklımda kalanlar ise sadece bir takım gülümsemeler ve gözyaşları.

Bazen, yetmiyor. Rakı sofralarına oturup ana avrat söverek haykırmak istiyorum. Ne işe yarayacak pek bilmiyorum ama en azından rahatlarım diye düşünüyorum. Ertesi günkü baş ağrısından da korkmuyorum çünkü buna bir süredir alışığım sarhoş olmadan.

Bir aynanın karşısında, değişimimi izliyorum sanki. Gidişat iyiye gitmiyor. Kalbim, buz gibi. Etrafı sipsivri dikenlerle çevrili ve yaklaşmak isteyenleri eninde sonunda incitecek. Bu yüzden yakarışlarım benden uzak durun der gibi soğuk ve disiplinlidir ya. Ve insanlardaki de ne inattır ki yaklaşmak istedikçe adım atarlar bana doğru. Sonunda iki taraf da incineceğini bile bile.

Ölmeyi isteyen bir insanı kim hayata döndürebilir? Nasıl ikna edebilir ki? Ölmeyi bekleyen değil, ölmeyi isteyen birinden bahsediyoruz. İnsan üzülmeden edemiyor. Etrafındaki insanlar alt tabakanın esirleri olmuş durumda it gibi çalışırken, akşamları televizyonlarda tatil yapanları izleyip, gittikleri mekanlarda kendimizi ve ailemizi hayal ediyoruz. Hayal ede ede de ölüyoruz. İnanın çoktan öldük sadece vademizi dolduruyoruz. Bu beden de, emanet zaten. Size ait olduğunu düşündüğünüz hiçbir şeyiniz yok.

Köpeğiniz ya da kediniz gibi. Bir gün ölmek zorundalar. Aileleriniz, kız kardeşleriniz, abileriniz, anneniz ya da babanız gibi.. onlar da birer birer gidecek. Her birinin ardından siz de gitmeyi isteyerek. Hayat giderek anlamsızlaşırken tek başınıza olduğunuz bir tokat gibi çarpacak. Bazen, bunun farkına etrafınızda sevdikleriniz varken varırsınız. İşte ben bu tayfadanım. Bu yüzden veda etmeden gitmeyi isterdim.

Çünkü veda etmesini, insanlarla anlaşmasını bilmem. Kim, kimin yanında olabilir ki bu hayatta? Kim bir insanın içindeki koca boşluğu ve yalnızlığı yok edebilir? İnsanlar sadece birbirlerini kandırıp, kültür ve vicdan bakımından iple çekilip duruyorlar. Beni annem doğurdu fakat onunla tamamen zıt karakterlere sahibiz. Ve bunun farkına vardıkça, çünkü bu damardan giriştir.. soğuyorsunuz. Hayattan, insanlardan, kendinizden ve tüm bu yaşam denilen saçmalıktan.

Roller.. gerçekten iyi rol yapıyoruz. Bunu bi de sarhoşken sürdürmeye çalışmalıyım bakalım işler o zaman nasıl olacak.

Ha bu arada olan bitenden pek bahsetmedim gerçi tüm bunları okuduktan sonra kötü bir şeyler olduğunu sanırsınız fakat benim gibi bir yay burcu için hareketsizlik ve işe yaramama duygusu, intihara bile sürükleyebilir.

Ne olacağı ya da nasıl sonuçlanacağı bilinmeyen bir ilişkim var ve bir insanın günahına girmekten korkuyorum. Duruma benim tarafımdan bakacak olursanız yalnız yaşamaya alışmış ve birileri giderse ağlayıp üstümü başımı paralayacak biri olmadığımı anlarsınız. Gözyaşı dökebileceğimi bile sanmıyorum ve işler nasıl bu hale geldi bilmiyorum. İyi halimde mi kabul ettim acaba? Olan sadece karşı tarafa olacak diye endişeliyim.

Fakat kendisi inanılmaz yol gösterici birisi. Belki de bu ışığa kapılıp gittim. Sabırlı, dürüst, sakin, yeri geldiğinde bir çılgın ve avutulmayı bekleyen küçük bir çocuk gibi. O bende, ben de onda birbirimizi gördük. Allah affetsin :D Sonumuzu da hayır etsin diyorum ama dualarım kabul olmaz genelde :D

Gerçi hayaller ve planlar kurgulamıyor değiliz ama olacaklarına olan inancım 0'a yakın. Bilmiyorum belki umduğum gibi olmaz ama ne zaman güzel bir şey oldu ki? Ben her zaman şükürsüz, kibirli, arsız, patavatsız pisliğin biri olarak kalacağım.

O zaman sizler de mutlu kalmanız dileğiyle :) 

** Resim fanatizanı olabileceğim Wlop'a ait. Ve oradaki şövalye de benim ergen sesli amcam :)   

Yorumlar