Sonuç olarak hepimiz 'Normal'iz..


Merhaba millet hepinize her zaman duymaya alışık olduğunuz bir selam çakıyorum. Şaşılacak bir şey ki(!) yine sıkıldım ve internette vakit öldürmek için gezinmeye çalışırken aklıma burası geldi. Şu an ilginç bir deneyim yaşıyorum zira hayatımı karşıma koymuş, acıklı bir vaziyette onu seyrediyor gibiyim. 

Her gün, her gün, her gün aynı şeyleri yapıyorum. Ve komiktir ki farklı bir şeyler yapma veya olma arayışında gerçekleşiyor tüm bunlar. Birileri bir şeyler yapıyor ve ben onları instagramda takip ediyorum. Asalak asalak Face'te neler olmuş onu kontrol ediyorum. Zaman öldürmek için Telegramda takılıyorum. Whatsapp'ta kim ne durum güncellemeleri yapmış onu takip ediyorum. Bloguma kimler girmiş, Disqus'ta kim bana cevap vermiş, kim vk, mail veya daily'de videolarımı izlemiş, miş, mış, mış...

Her gün, kafamı kaldırdığımda gördüğüm şey günün bitmiş olduğu. Boktan şeylere vakit öldürdüğümü görmezden gelerek, ve bir kez daha güneşi görmeden, ölümüme giderken.
Bilgisayar ve telefona bağımlı kaldıkça, fiziksel aktiviteler sıfıra indirgendi. Sosyallik de doğru orantı da azaldı. En son ne zaman bir insanın karakterini merak edip onunla sohbet etmeye çalıştım bilmiyorum. Kastettiğim, monoton hayatlarınızda yaptığınız yapmacık gülümsemeler eşliğindeki, çıkarlarınız için dağıttınız gülümsemeler ve kelimeler değil. Birini ne zaman gerçekten merak edip, ona harcadık vaktimizi..

Kendimi hep kandırdım ben iyi şeyler yapıyorum, beleş yapıyorum, insanlar görsün istiyorum falan fistan diye.. Ama bunlar sadece koca bir yalan.

Ben arkadaşımı her günün 16 saati elinde telefonla görüyorum. facete, gruplarda, telegramda birileri ne yapmış, kim ona ne söylemiş onunla ilgileniyor. ve günün geri kalanı uyuyor. 

Ve sonra, kendimin de ondan aşağı kalmadığını fark ettim üstelik hayatımın en tepesinde yer alan bilgisayarı da kullanıyordum ben.

Ve sonra, bir an daralıp kafamı kaldırıp pencereden dışarıya baktım ve renkleri gördüm.

Tabi bunu, binaları ve moloz yığınlarını görmezden gelirseniz yapabilirsiniz.

Mavi, Yeşil, Sarı, Kırmızı...

Ve sonra ses de geldi.

Bunu da duyabilmeniz için, boş konuşan insanları ve araba seslerini delete etmeniz gerekiyor.

Rüzgarın sesi, kuşların cıvıltısı, yaprakların hışırtısı..

Ve derken, ben ne yapıyorum? diye düşünürken buldum kendimi.

Tüm bunları yazmamın anlamı ne? Bunları enter tuşuna basıp gönderdikten sonra ben bir robot gibi beynime erase çekip tekrar dönmeyecek miyim o monoton hayata?
  
Sonra sorular döndü kafamda.. Peki ne yapmam lazım ki kendimi boşlukta hissetmeyeyim?

Ders çalışmak mı? Doğru olan bu muydu? Birilerinin yazıp çizdiklerini sırf ben boktan bir kağıt parçası kazanayım diye beynime mi dolduraydım?

Yoksa dışarı çıkıp yürüyüş mü yapsam?

Yorgun olarak döneceğim ve gün yine boş boş geçmiş olacak, ömür yine gidecek?

Kafelerde mi takılayım? Boş! Müzik dinleyeyim? Sıkıcı! İnternette mi takılayım? Hep yapıyorum!

Hepimiz yapıyoruz... her gün, her saat ve her dakika.. hepimiz, içi boş birer kabuklara döndük.

Gerçekten de normal, zayıf yaratıklarız. Bu koca boşluk hissi de geçmez bu gidişle zaten.. 
       

Yorumlar